Kalem Vakfı Okullarında Sağlık ve Tedbirler
Öğrencilerimiz herhangi bir nedenle revire başvurduklarında hemşire tarafından karşılanır ve kaydı alınır. Öğrenciler hemşire tarafından değerlendirilir ve takip edilir. Rahatsızlığı nedeniyle eve gitmesi gerekiyorsa, önce ilgili müdür muavini ile görüşülüp hasta öğrenci değerlendirilir ve aileye gereken bilgi verilir. Aile fertlerinden (anne, baba, ağabey, vs.)okula gelip öğrencilerimizi İZİNLİ olarak alabilmektedirler. Yapılan bütün işlemler poliklinik defterine kaydedilmektedir. Doktor kontrolü gereken öğrenciler doktorumuz tarafından muayene edilerek reçetelerine ilaç yazılmaktadır.
Okulda görülebilen kanama, bayılma, alerjik reaksiyonlar, yanıklar, kafa travmaları, üst solunum yolu enfeksiyonları, deri enfeksiyonları, ishal, kusma, karın ağrısı, burkulma, kırık, çıkık gibi durumlarda hemşiremiz tarafından ilk müdahale yapılarak gerek görülen acil durumlarda, hasta öğrenci hemşire refakatinde okulun anlaşmalı olduğu hastaneye götürülerek tedavisi yaptırılmaktadır. Bu arada veli bilgilendirilmektedir. Diğer gerekli tedavisi (pansuman, enjeksiyon, ilaç, vs.) okul revirinde tamamlanmaktadır.
Her sene okulumuzda GENEL SAĞLIK TARAMASI yapılmaktadır. Bu taramada öğrencilerimizin "ağız ve diş sağlığına, üst solunum yolu ve kulak burun boğaz organlarına" bakılarak herhangi bir enfeksiyon olup olmadığına, göz ve görme kusurları incelenmektedir. Ayrıca bu muayeneler esnasında boy-kilo ölçülmektedir. Yapılan muayenedeki sonuçlar çift nüshalı "Sağlık Bilgi Tarama Formu"na kaydedilerek bir nüshası okul hemşiresinde kalmak üzere diğer nüshası velilere dağıtılmaktadır. Ve bu bilgiler "Kişisel Sağlık Formları"na kaydedilmektedir.
Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen okul aşıları ve bize verilen bilgiler, velilere bir yazı dâhilinde gönderilerek izinleri alınmakta ve aşı olacak kişiler sınıf listelerine kaydedilmektedir. Sağlık Grup Başkanlığı'ndan gelen sağlık ekipleri tarafından, aşı olunması istenilen öğrencilerimize belirlenen aşılar uygulanmaktadır.
Sağlık uygulamalarının yanı sıra okulumuz sene içerisin de Deprem, Yangın ve NBC Tatbikatları yapmaktadır. Bu tatbikatlarla öğrencilerimizin olağanüstü durumlara karşı hazırlıklı hale gelmeleri sağlanmıştır. Sene içerisinde almış oldukları Çevre Seminerleri onların daha bilinçli bireyler olmalarını sağlamıştır.
ÇOCUKLAR İÇİN AİLELERE 10 ÖNERİ
1-Her gün çocuklarınıza bir şeyler okuyun
Çocuklarınıza 6. aydan sonra bir şeyler okumaya başlayın. Böylece hem onlara iletişimin önemini göstermiş, hem de okuma alışkanlığı kazanmalarını özendirmiş olursunuz. Ayrıca okumak çocuklarınızla bazı konuları tartışmak ve akıllarında ne olduğunu öğrenmek için size bir çerçeve sağlar.
2-Evinizde "çocuk güvenliği" taraması yapın
Evinizi çocuk gözüyle odadan odaya dolaşarak sistemli olarak gözden geçirin ve küçük çocuklarınızı bekleyen "bubi tuzaklarını" ortalıktan kaldırın. Bu tarama sırasında zehirli maddeleri, küçük nesneleri, keskin köşeleri, bıçak ve ateşli silahları ve düşülecek yerleri aklınıza getirin.
3-Çocuğunuza sigarasız bir ortam sağlayın
Ev içlerindeki sigara dumanı orta kulak ve solunum yolu enfeksiyonlarını arttırmakta ve hatta "beşik ölümleri"ne neden olmaktadır. Sigara içiyorsanız bırakmayı düşünün. Unutmayın ki çocuğunuzun büyüdüğünde sigara içip içmeyeceğini belirleyen en önemli faktör sizin sigara içmenizdir. En azından evinizi "sigara içilmez" bir yer haline getirin.
4-"Araç güvenliği" kurallarını uygulayın
Her arabaya binildiğinde arabanın içindeki herkesin emniyet kemerlerini bağladığından emin olun. Arka koltuktaki çocuklar yaşlarına uygun güvenli bir şekilde oturtulmalıdır. Bisiklet, paten ve kay-kay kullanan çocuklar başlarını korumak için kask giymelidir.
5-İyi davranışları pekiştirerek şiddeti önleyin
Saldırmak, hakaret etmek ve dövmek çocuklara diğer kişilerle olan sorularını saldırarak çözebileceğini öğretir. Şiddete dayanmayan disiplin zamanla daha etkili olur. Sözcüklerinde yaralayabileceğini unutmayın.
6-Çocuğunuza yaşına uygun bütün aşıların yapıldığından emin olun
Çocuk hekiminizle birlikte çocuğunuzun aşı kartını gözden geçiririn, Hepatit (sarılık) aşısının tamamlandığından "MMR" (Kızamık-kabakulak-kızamıkçık) aşısının zamanında tekrarlandığından ve suçiçeği aşısının 2 yaşından önce yapıldığından emin olun.
7-Çocuğunuzun "medya"sını takip edin
Çocuğunuzun televizyon ve sinemada neler seyrettiğini ve hangi müzikleri dinlediğini takip edin. Çocuklar gördüklerinden ve işittiklerinden etkilenirler. Onlarla izlediklerinin içeriği konusunda konuşun. Bir TV programı veya filmin onun için uygun olmadığını hissederseniz onu daha uygun bir programa yönlendirin.
8-Çocuğunuzun okulu ve eğitimi ile daha ilgili olun
Eğitimi bütünüyle okula ve öğretmenlere bırakmayın. Çocuğunuzun okulunu sık sık ziyaret edin.
9-Beslenmelerine dikkat gösterin.
Beslenme çocuğunuzun büyümesi, gelişmesi ve öğrenmesi üzerinde büyük fark yaratır. İyi beslenme bir denge konusudur. Çocuğunuzun her yemekte birkaç besin grubundan yiyecekler yemelidir. Beslenmede kepekli ekmek, tahıl, taze sebze ve meyve gibi daha az işlem görmüş besinleri tercih edin. Çocuğunuzun beslenme planını çocuk hekiminizin önerileri doğrultusunda gözden geçirin.
10-Çocuklarınıza sevildiklerini ve önemli olduklarını hissettirin.
Çocuklar hayatlarının erken dönemlerinden itibaren kişisel değer duygusu ile gelişirler. Onlar bu duyguyu anne ve babalarından alırlar. Çocuklarınızın ne demek istediğine kulak verin. Onlara özel sevildiklerini ve güvende olduklarını hissettirin. Onların bireyselliklerini kutlayın, onlara özel olduklarını ve takdir edildiklerini belirten sözler söyleyin.
Çocuğunuza hergün sarılın..
Aşılar ve Aşı Takvimi
İlköğretim 1. ve 8.sınıf okul çağı aşılamalarının, Bağışıklama Danışma Kurulu tavsiyesi doğrultusunda 3 Haziran 2020 tarihinde değiştirilerek Aile Hekimliği Birimlerinde uygulanmasına karar verildi.
İlköğretim 1. sınıfta KKK (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak) aşısının 2. dozu ve DaBT-İPA (Difteri, Boğmaca, Tetanoz, Çocuk Felci) aşısının pekiştirme dozu, 8. Sınıfta da Td (Tetanoz, Difteri) aşısının pekiştirme dozu uygulanıyor.
Yapılan değişiklikle ilköğretim 1.sınıfta okullarda uygulanan KKK ve DaBT-İPA aşıları, 1 Temmuz 2016 tarihinde doğanlardan başlamak üzere 48.ayına girmiş olan tüm çocuklara Aile Hekimliği Birimlerinde uygulanacaktır.
İlköğretim 8.sınıfta okullarda uygulanan Td aşısı 1 Temmuz 2007 tarihinde doğanlardan başlamak üzere 13 yaşına (156.ay) girmiş olan tüm çocuklara Aile Hekimliği Birimlerinde uygulanacaktır.
Yeni uygulama 1 Temmuz 2020 itibarıyla başlayacaktır.
1 Temmuz 2016 tarihinden önce doğmuş ve halen ilköğretime başlamamış olan çocukların KKK ikinci dozu ve DaBT-İPA aşısı 2020-2021, 2021-2022 ve 2022-2023 eğitim ve öğretim dönemlerinde yine okullarda uygulanacaktır.
Ebeveynlerin, çocuklarının aşılanma bilgilerini aile hekimlerine başvurarak kayıtlardan ve aşı kartlarından takip etmeleri, çocukların aşılanma zamanı geldiğinde gecikmeksizin aile hekimliği birimlerine başvurmaları gerekmektedir.
AŞILAR
Aşılar; vücutta savunma mekanizmasını uyararak, hastalık etkenini tanıyan ve bu etkenle karşılaşıldığında onu yakalayıp yok eden koruyucu antikorların oluşmasını sağlar. Aşılanan kişi, hastalıklara karşı bağışık yani dirençli olur. Aşı hayat kurtarır. 'Genişletilmiş Bağışıklama Programı' kapsamında, aşı ile önlenebilir hastalıkların zararlarını en aza indirmek hedefimiz olmalıdır.
AŞI TAKVİMİ
Beslenme
Beslenme açlık duygusunu bastırmak ya da canın istediği şeyleri yemek içmek değildir. Ekmek ve şekerli çayla açlık duygusu bastırılabileceği gibi, sabah pastırmalı yumurta, öğle yemeğinde biftek veya pirzola yiyen kişiye “ne kadar iyi besleniyor” diye özenilebilir. Bilimsel açıdan bunların hiçbiri beslenmeyi tanımlamaz. BESLENME, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun sure yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanmasıdır.
Okul çocuklarının beslenmesinde aşağıdaki sağlıklı beslenme ilkeleri geçerlidir.
- Besinlerin çeşitliliğinin sağlanması
- Sağlıklı vücut ağırlığının korunması
- Nişastalı karbonhidratlar ile liften zengin besinlerin dengeli tüketilmesi
- Yağ ve şeker tüketiminin sınırlandırılması
- Vitamin ve minerallerin yeterli düzeyde alınması
- Bilinçsiz beslenme, sağlıksız nesiller yetişmesine neden oluyor. Kalp hastalıkları, bazı kanser türleri ve osteoporoz gibi pek çok ciddi hastalığın temeli çocuklukta atılıyor. Bu nedenle çocuklarınız daha küçük yaşlardayken onlara düzenli beslenmeyi öğretin. Beslenme eğitimi ne kadar erken başlarsa çocuğun gelişim, zekâ düzeyi ve bağışıklık sistemi de o denli güçlenir.
Kahvaltı çok önemli
Yeni bir günün başlangıcında, bütün gece aç kalan vücudun, çalışma gücüne alışması için sabah kahvaltısının önemi büyüktür.
Uzmanlara göre beynin performansı için en önemli öğün kahvaltıdır. Yapılan araştırmalarda; kahvaltı etmeden okula giden çocukların, düzenli kahvaltı yapanlara göre daha zor öğrendikleri, derslere karşı ilgisiz kaldıkları ve başarı düzeyinin düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Kahvaltı kesinlikle 1 bardak süt veya meyve suyu ile geçiştirilmemelidir.
Hiçbir besleyici değerinin olmamasının yanı sıra yemeklerle birlikte tüketildiğinde demir emilimini engellediği için okul çocuğunun kahvaltısında çayın yeri yoktur.
Abur cubura dikkat!
Maalesef bütün çocuklar cips, kraker, çikolata ve şekerlemeleri çok seviyor. Zaten bunlar da çocuklar için üretiliyor ama her konuda olduğu gibi bunların da azı karar, çoğu zarar. Bu tip yiyeceklerin sıkça ve fazla tüketilmesi iştahı kapattığından çocuğun beslenmesini ve dolayısı ile sağlığını da kötü yönde etkiler. Abur cubur yiyecekleri sık, zamansız ve fazla tüketen çocuklar genellikle kilo alamazlar ve vücutları dirençsiz kalır. Bu nedenle de sık hastalanırlar. Bu nedenle çocuğunuza, çikolata ve şekeri tamamen yasaklamadan haftada bir ya da iki kez ve aşırı miktarlara kaçmadan cips, çikolata ve şeker yemesine izin verin. Dondurma yararlı bir besin olduğu için bunu fazla kısıtlamayın ama aşırıya da kaçmayın.
UYKU DÜZENİ de çok önemlidir. En az 10 saat uyku şarttır. Uyku sırasında hormone düzenimiz dengeleniyor ( büyümü hormonu hızla artıyor, stress hormonları azalıyor ), sindirim sistemi hızla çalışıyor, bağışıklık sistemi kendi için yoğun bir faaliyete geçiyor ve vücudumuzu kaplayan cildimiz yoğun bir çalışma içine giriyor ( cildi yenileyen melatonin hormonu karanlıkta artış gösterip çalışmaya başlıyor ).
10 Yaş Okul Çocuğu için örnek menü :
Kahvaltı : Bir su bardağı süt veya meyve suyu (taze, evde yapılmış)
1 Kibrit kutusu peynir ya da bir yumurta
1 tatlı kaşığı tereyağı ya da 5 adet zeytin
3 tatlı kaşığı bal, reçel ya da pekmez
2 dilim (orta büyüklükte) ekmek
Ara Öğün : Bir porsiyon meyve
Öğle : 4 tepeleme yemek kaşığı nohut, 6 tepeleme yemek kaşığı bulgur pilavı, 1 kase cacık, 1kase salata
İkindi : 1 ayran 1 dilim kek ya da poğaça
Akşam : 2 orta dilim kıymalı börek (veya 2-3 köfte kadar ızgara et veya tavuk veya balık + 2 dilim orta büyüklükte ekmek ) 6 tepeleme yemek kaşığı zeytinyağlı sebze yemeği 1 çay bardağı yoğurt
Yemekten sonra : 1 orta boy meyve 7-8 adet fındık
Yatmadan once: 1 su bardağı süt
Not: Bu menü örneği 1800-2000 kalori, 45-50 gr protein içerir
Öğle yemeklerini okulda yiyorsa yemek listesi elinizde olmalı. Böylece okuldaki beslenme programının eksikliklerini sabah kahvaltısı, ikindi ve akşam yemekleriyle dengeleyerek tamamlayabilirsiniz. Örneğin çocuğunuz okulda et yemiyorsa ikindi ve akşam öğünlerinde bol proteinli (balık, et gibi) yemekler pişirin. Sebze yemiyorsa ikindide mücver ya da sebze köfteli sandviçler hazırlayın. Akşam öğününde mutlaka sebze çorbası ya da zeytinyağlı bir yemek yedirin. Çocuğunuzun günde üç ana öğün ve iki ara öğün yemek yemesini, ana öğünlerde her besin grubundan yeterli miktarda tüketmesini sağlayın.
Diş Sağlağı ve Diş Ağrısı
Diş çürüğü nedir?
Diş çürükleri daha çok koyu renklenmelerle birlikte görülen oyuklar olarak algılanmaktadır.
Önlenebilir bir hastalık olmasına karşın dünyada diş çürüğü deneyimi yaşamayan çok az insan vardır.
Dişler neden çürür?
Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmektedir. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve dişhekimlerinin kavite dedikleri oyuklara neden olmaktadırlar.
Kimlerde daha çok çürük olur?
Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar. Bakteri plağı tarafından oluşturulan asite karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez.Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. Bu nedenle de dişhekimleri tükürük akışını arttırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla önerirler.
Diş çürüğü önlenebilir mi?
EVET.
1. Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişlerin fırçalanması ve hergün diş ipliğinin düzenli kullanılması en etkili yoldur. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, diş fırçaları küçük başlı seçilmelidir. Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzlerde diş ipliği kullanılmalıdır. Fırçalar, orta derecede sert ya da yumuşak kıllı olmalı ve belirli aralıklarda değiştirilmelidirler. Fırça kıllarının aşınmamış olması ve bakteri taşımayacak bir şekilde muhafaza edilmesi gerekmektedir. Asla başkasının diş fırçası kullanılmamalıdır. Diş fırçalama sırasında florürlü bir diş macunu kullanılarak, florürün diş çürüğünü önlemedeki rolünden yararlanılmalıdır. Florürlü macunlara yardımcı olarak aynı zamanda ağız kokusunu gidererek ferahlık ve temizlik hissi veren florürlü gargaralar da kullanılabilir.
2. Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında birşey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir. Diş hekimine muntazam aralıklarla başvurmak bir çürüğü önlemek ya da erken yakalamada en iyi yoldur. Ayrıca sıcak vesoğuğa duyarlı dişler ya da ağrılı dişlerde veya tebeşirimsi renkte olan başlangıç çürükleri, kahverengi renklemeler ve oyuklar gibi durumlarda vakit geçirilmeden hekime başvurulması tedavinin şeklini değiştirecek ve zorluğunu azaltacaktır.
Alerji-Alerjik Hastalıklar
ALERJİ - ALERJİK HASTALIKLAR
ÇOCUKLARDA ALLERJİK HASTALIKLAR
Alerjik hastalıklar büyük oranda kalıtsal faktörlerle oluşan bir hastalık grubudur. Alerji, organizmanın değişik etkenlere karşı farklı bir tepki verme biçimidir. Alerjiye yol açan maddeler (alerjenler) solunum yolundan (akarlar, polenler, mantar sporları, hayvan tüyü v.b), ağızdan (besin ve katkı maddeleri, ilaçlar) ya da deriden (ilaçlar, böcek zehirleri) vücudumuza girebilirler. Alerjik hastalıklar içerisinde astım bronşiyale ve alerjik rinit en yaygın olanlarıdır. Atopik dermatit, ürtiker, böcek, besin ve ilaç alerjileri alerjik hastalıklar başlığı altında sayılabilecek diğer büyük alerjik hastalık gruplarıdır. Alerjik hastalıkların doğal seyri bebeklik yaşlarında ortaya çıkan besin alerjileriyle başlar.
Bunun en iyi örneği inek sütü alerjisidir. Daha sonra 2-7 yaşlar arasında en sık bronş alerjilerine, 7-8 yaşlardan itibaren de burun alerjilerine rastlarız
ASTIM BRONŞİYALE
Astım bronşiyale her yaşta sık görülen ve çocuğun, dolayısıyla da ailesinin yaşam kalitesini, hastaların okula devamlılığını, fiziksel ve ruhsal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen kronik bir hastalıktır. Ülkemizde çocukluk yaşlarında astımın sıklığı % 9 düzeylerindedir. Astımda nöbetlere yol açan etkenlerin ortaya çıkarılması, benzer yakınmalara neden olan hastalıkların ayırt edilmesi, hastanın uzun süreli bir izlem ve tedavi programına uyumunun sağlanması ve hasta ailesinin bu konuda eğitilmesi, tedavinin başarılı sonuçlanmasını etkileyen başlıca faktörlerdir. Dönemlerinde bu alerjik hastalıkları birbirini takiben izlemek mümkündür.
ALLERJİ VE ASTIM
Çeşitli alerjenlere karşı aşırı duyarlılık ile astım arasında sıkı bir ilişki vardır ve bu durum özellikle çocukluk yaşlarında daha belirgindir. Astıma neden olan alerjenler büyük oranda solunum yoluyla alınan alerjenlerdir. Bununla birlikte özellikle süt çocukluğu döneminde seyrek olarak besinler de astıma neden olabilmektedir
Tüm dünyada çocuk yaş grubunda astımın en sık nedeni olarak %85’lere varan oranda ev tozu akarları bildirilmektedir. Ev tozu akarlarının yanı sıra kedi ve köpek gibi ev hayvanlarının özellikle salgılarında bulunan alerjenler, hamam böceği alerjenleri ve mantarlar diğer önemli ev içi alerjenleridir. Çocukluk astımında polenler gibi ev dışı alerjenlere daha az rastlanılmaktadır.
Astım genelde ataklarla seyreden kronik gidişli bir hastalıktır. Ataklar sırasında öksürük, balgam çıkarma, solunum güçlüğü, göğüste sıkışma duygusu vardır. Bu yakınmalar bir süre sonra kendiliğinden ya da tedaviyle düzelir. Bununla birlikte ağır astım grubuna giren hastalarda atak dışında da yakınmalar sürebilir. Böyle çocukların önemli bir bölümü kendilerini bu duruma “adapte” etmişlerdir. Fizik muayenede saptanan solunum sıkıntısı belirtilerine karşın kendilerini iyi hissettiklerini söyleyebilirler. Bir kısım “hafif astımlı” çocukta ise hiç solunum sıkıntısı olmaksızın, sadece öksürük nöbetleri şeklinde ataklar olabilir. Astım tanısı öncelikle klinik bulgularla konur. Bu tanı özgeçmiş ve soygeçmiş öyküleriyle desteklenmeli, yardımcı laboratuvar yöntemleriyle pekiştirilmeli ve olası benzer hastalıklar ekarte edilmelidir
Alerjik rinit en sık rastlanan kronik sağlık sorunlarından birisidir. Burun mukozasının IgE antikorları aracılığıyla oluşan iltihabi bir hastalığıdır. Ülkemizde alerjik rinitin okul çocuklarındaki sıklığı % 4,6-%11,7arasında değişmektedir.
Alerjik rinit yaşamı tehdit eden bir hastalık olmamakla birlikte önemli ölçüde okul ve iş devamsızlığına neden olabilen, yaşam kalitesini bozan ve gerek tanı gerekse de tedavi için önemli miktarda ekonomik kaynağın tüketilmesine neden olan bir durumdur. Bu hastalığın görülme sıklığı 7-10 yaşlarından sonra buluğ çağı ve erişkin dönemde önemli bir artış gösterir. Alerjik rinitli ocukların anne babalarında ya da yakın aile bireylerinde de genellikle alerjik rinit başta olmak üzere astım, atopik dermatit gibi alerjik hastalıklar bulunur. Ev ya da okul değişikliği, evde hayvan besleme alışkanlığı, yatak odasında halı ya da benzeri toz tutucu eşyaların varlığı, evin ısınma biçimi, pasif sigara içiciliği tetikleyici faktörler olabilir.
Hastaların başlıca yakınmaları sıklıkla su gibi, bazen de beyazımsı olabilen burun akıntısı ya da inatçı tıkanıklık, hapşırma nöbetleri ve burun kaşıntısıdır.
Koku ve tat alma duyuları bozulabilir. Ağızdan soluma, buna bağlı ağızda kuruma ve kötü ağız kokusu sık bir bulgudur. Çocuklarda gece öksürükleri, uyku bozuklukları, halsizlik, yorgunluk gibi belirtiler görülebilir. Bunlara ek olarak gözlerde yaşarma, kızarma ve kaşıntı olabilir.
BESİN ALERJİLERİ
Besinler eski çağlardan beri sıklıkla birtakım olumsuz reaksiyonların sorumlusu olarak suçlanmaktadır. Bazı insanların yemeklerinin, başkaları için yaşamlarına mal olacak bir zehir haline dönüşebileceği bundan binlerce yıl önceki hekimlerin gözlemlerinin bir ifadesidir. Annelerin ise önemli bir bölümü çocuklarında besin alerjisi olduğuna inanmaktadır.
ALERJİK HASTALARIN UYMASI GEREKEN KURALLAR
Küfler (mantarlar) ve ev tozu akarları nemli ortamlarda kolayca ürediklerinden, eviniz güneş görmeli, rutubetsiz ve aydınlık olmalıdır. Odanızda toz tutulmasına neden olabilecek fazla eşya bulundurmayınız. Yün ve kuş tüyü ile doldurulmuş minder, yastık, yorgan ve yatakları kesinlikle kullanmayınız. Battaniyelere çift nevresim kılıf geçiriniz. Temizlik sırasında hasta odada bulunmamalıdır. Sadece hastanın yanında değil, evin hiçbir yerinde sigara içmeyiniz. Yatak odasında süs bitkisi bulundurmayın. Çamaşır suyu ve yağlı boya kokusu olan yerlerden hemen uzaklaşınız. Parfüm, oda ve saç spreylerini, sprey deodorantlarını kullanmayınız.
Boyalı ve katkılı maddeli gıdaların şikâyetlerinizi arttırabileceğini unutmayınız.
Grip, sinüzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları sırasında şikâyetleriniz artabileceğinden, önceden tedbirinizi alınız. Aspirin, Apranax (Aprol, Naprosyn, İnaprol) gibi ilaçları kullanmayınız.
Havalandırma cihazı (air condition) ve buhar makineleri kullanmayınız. Alerjik hastaların tedavisinde alınacak en iyi sonuçların uzun süreli dikkatli bir takip, sabır, titizlik ve iyi bir hasta - hekim ilişkisi sonucunda gerçekleşeceğini unutmayınız.
FARENJİT
Farenjit bulaşıcıdır. Hafif ateşle başlar, burun tıkanıklığının yanı sıra burun arkasına akıntı, boğaz mukozasında yer yer kızarıklıklar ve iltihaplı salgılar görülür. Kulak zarı da kızarmış olarak görülebilir. Boyunda lenf bezleri ele gelir. Kendiliğinden 4-5 günde geçen farenjit, genellikle viral (virüslere bağlı) bir hastalık olduğundan antibiyotik kullanılmasına gerek yoktur, ama ateş 2 günden fazla sürerse antibiyotik verilebilir. Tedavisinde burun açıcı ilaçlar ve sprey şeklinde antibiyotikler kullanılır. Bazen farenjit bronşite de neden olur.